Bir tiyatro yönetmeni, uzun yıllar önce kendisine rehberlik etmiş olan eski mentorunun en ünlü eseri, Salome operasını yeniden sahneleme görevini alır. Bu büyük sorumluluk, sadece sanatsal bir çaba olarak kalmaz, aynı zamanda yönetmenin geçmişine dair derin, unutulmuş anıları gün yüzüne çıkaran bir sürecin başlangıcı olur. Zira geçmişinde yaşadığı travmatik olaylar, zamanla zihninde örtbas ettiği hatıraları uyandırır ve bu hatıralar, onu hiç beklemediği bir şekilde etkisi altına alır. Geçmişin acı veren izleri, yönetmenin bugünkü kararlarını, yaratıcı sürecini ve performansını derinden etkiler. Opera sahnesine çıkacak olan Salome karakterinin, yönetmenin içsel yolculuğuyla paralel bir şekilde evrim geçirmesi gerektiğini fark eder.