Last Kiss in Paris

David Michaels, New York'un kalabalık sokaklarında kaybolmuş bir şairdi; içindeki huzursuzluk, kelimelere döküldükçe daha da derinleşiyordu. Bir gün, şair Regina Romanescu'nin hikayesiyle karşılaştı; Regina, akıl hastanesinde tutuklu bir yazar, geçmişi bir sır perdesiyle örtülüydü. David, onun yazdığı dizeleri okudukça, Regina'nın acısıyla birleşen bir ilham kaynağı buldu. Ancak Regina’nın zihin haritası, David’in düşüncelerinin ötesinde karmaşık ve karanlıktı. Onun hayatındaki kısıtlamalar, duvarlar ve kendini dış dünyadan soyutlama çabaları, David’in kendi mücadelesiyle paralellik gösteriyordu. İki ruhun birbirine dokunduğu bu noktada, David, Regina'nın geçmişinin, onu kurtarmak adına savaşacağı bir engel oluşturduğunun farkına vardı.